Makaleler

Tenkis Davası Zamanaşımı

Miras bırakanın gerçekleştirdiği bazı hukuki işlemler, yasal sınırları aşarak saklı paylı mirasçıların haklarını ihlal edebilir. Bu gibi durumlarda, Türk Medeni Kanunu tarafından düzenlenen tenkis davası devreye girer. Ancak bu dava süresiz değildir. Kanun, mirasçıların bu hakkı ne kadar süreyle kullanabileceğini açıkça belirlemiştir. Tenkis davası bakımından dikkate alınması gereken bu süreler, dava hakkının korunabilmesi için hayati önemdedir. Bu yazımızda, tenkis davasının ne olduğu, sürelere ilişkin düzenlemeler, hak düşürücü süre farkı ve Yargıtay’ın uygulamaları detaylıca incelenecektir.

Tenkis Davasının Tanımı ve Amacı

Tenkis, kelime anlamı olarak “azaltma” ya da “eksiltme” anlamına gelir. Hukuk terminolojisinde ise, miras bırakanın yaptığı ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların saklı payı aşması durumunda, bu tasarrufların kanunen belirlenmiş sınırlara indirilmesini ifade eder.

Tenkis davası, saklı payı ihlal edilen mirasçının, bu ihlalin giderilmesini talep ettiği ve miras bırakanın serbest tasarruf oranını aşan işlemlerinin yasal çerçeveye çekilmesini sağladığı bir dava türüdür. Bu dava, yenilik doğurucu etkisiyle öne çıkmakta ve ilgili tasarrufları sadece ihlal oranında ortadan kaldırmaktadır.

Tenkis Davasının Hukuki Dayanağı ve Süre Şartı

Tenkis davası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 560. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler kapsamında saklı pay sahibi mirasçılar, miras bırakanın ölümünden sonra, paylarını zedeleyen kazandırmaların tenkil edilmesini talep edebilir.

Ancak bu hakkın sınırsız bir süre boyunca kullanılması mümkün değildir. Tenkis davası, zamanaşımı değil hak düşürücü süreye tabidir. Türk Medeni Kanunu’nun 571. maddesine göre:

“Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.”

Bu hükümden anlaşılacağı üzere, mirasçıların dava açabilmeleri için iki süre sınırı bulunmaktadır:

  • Öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içinde dava açılmalıdır.
  • Her durumda, 10 yıl geçtikten sonra artık tenkis talebinde bulunulamaz.

Bu sürelerin dolması hâlinde mahkeme, davayı re’sen reddetmekle yükümlüdür. Dolayısıyla süre takibi, dava hakkının korunmasında en kritik unsurdur.

Tenkis Def’i: Süresiz İleri Sürülebilecek Bir Hak

Her ne kadar dava açma süresi hak düşürücü süreye tabi olsa da, tenkis iddiası def’i (itiraz) olarak her zaman ileri sürülebilir. TMK m. 571/3 hükmü uyarınca:

“Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.”

Bu, özellikle açılmış bir ayni hak davasında (örneğin tapu iptali ve tescil davası) saklı pay sahibi mirasçının, kendisine karşı yöneltilen bir talebe karşılık olarak, tenkis gerekçesiyle taşınmazın devrine karşı çıkabileceği anlamına gelir. Bu savunma niteliğindeki hak, süreyle sınırlı değildir ve mirasçı tarafından her aşamada ileri sürülebilir.

Bilirkişi Değerlendirmesinin Önemi

Tenkis davası, içerik olarak hesaplamalara ve teknik değerlendirmelere dayanır. Bu nedenle mahkemeler, mirasın toplam değeri, mirasçıların payları ve tenkise konu kazandırmaların değeri gibi hususlarda bilirkişi incelemesine başvurmaktadır. Bu bağlamda;

  • Terekenin net değeri tespit edilir.
  • Saklı pay oranları belirlenir.
  • Hangi tasarrufların bu payları aştığı hesaplanır.

Yargıtay, özellikle taşınmaz değerlerinin belirlenmesinde, mirasın açıldığı tarihteki rayiç bedellerin esas alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu durum, bilirkişi raporlarının objektif ve uzmanlık içeren şekilde hazırlanmasını zorunlu kılmaktadır.

Tenkis Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tenkis davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
Yetkili mahkeme ise miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. (TMK m. 576, HMK m. 11)

Bu yönüyle, davanın usule uygun biçimde açılması için öncelikle görev ve yetki kuralı gözetilmelidir. Aksi durumda dava, şekil yönünden reddedilebilir.

Yargıtay Uygulamalarında Tenkis Davası Süreleri

Yargıtay, tenkis davasında hak düşürücü sürelerin mutlak nitelikte olduğunu ve bu sürelere riayetin zorunlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Aşağıdaki hususlar Yargıtay kararlarıyla istikrarlı hâle gelmiştir:

  • Saklı payın ihlali sabit olsa dahi, süre geçtiyse dava açılamaz.
  • Miras bırakanın yaptığı muvazaalı işlemler dahi, süre içinde dava edilmemişse, tenkis talepleri reddedilir.
  • Muvazaa nedeniyle açılan iptal ve tescil davası, tenkis davası ile birlikte ya da kademeli şekilde açılabilir.

Bu kararlar ışığında, mirasçının yalnızca hakkı olduğunu bilmesi değil, bu hakkı süre içinde kullanması gerektiği de bir kez daha teyit edilmektedir.